Freitag, 14. Dezember 2012

Uzun bir yol aldim



Kac diyor birileri. Kac, git… Ne duruyorsun , git gidebildigin kadar, alabilecegin kadar yol al, atabilecegin kadar adim at. Gidebilecegin kadar uzaklara git diyor icimden bir ses… Zihninle terk et orayi, bir daha ugrama buralara. Bilme sokaklarin adini, seni seven ve bir zamanlar senin de sevdigin insanlarin adini unut rehberinden. Bir kent birak arkanda, koca bir sehir kalsin geriye, bombos ve sessiz…  Sadece yorgun argin bedenin, tas heykele dönüsmüs olan kalbini ve dimdizlik ortada kaldigin gururunla  birlikte, yapayalniz nereye gidecegini bile bilmeyen bir „sen“ kalsin yaninda. Sonunu istedigin gibi yazamadigin hikayeleri anlattir kendine. Yeniden yaz hikayelerini, hatta her birini hic yasamamis gibi yeniden yasa. Yeniden sevemeyecegini bildigin halde, yeniden sevmeye calis. Ne kaybedersin ki? Belki yeniden bir kent birakmak istersin geriye. Yeniden bir kosusturmaca da bulursun kendini. Bazen en koc gidislerin anlar halinden. Gitmeler seni asla terk etmeyenler’in kategorisinde yer alirlar, cünkü terk etmezler, birakmazlar seni. Istedigin zaman istedigin yerde kendine bir „gidis“ siparis edersin olur biter. Iki dakika sonra kapinin önünde olmazsa ne olayim. Anlamdiysa birileri seni, anlatmaktan vazgecmeyi ögretir sana bu uzun yol. Kendinden vazgecmeyi, bir parcandan vazgecmeyi, hayatindan vazgecmeyi ögretir… Kaybetmeyi ögretir en cok. Uzun bir yol almissan eger, kaybedensin sen, kaybetmissin demektir… Her seyini her adiminda bir kez daha kaybedersin. Aglamayi da ögreti zaman zaman. Elinden oyuncagini almis gibi aglar orada, icinde bir yerde, bir cocuk… Susturmak icin bir teselli bile olamazsin keza. Bu sefer teselli aramaktan vazgecmeyi ögretir sana bu uzun yol… „Neden anlamadi seni? Baska bir dilde mi konusmaliydin, baska türlü mü ifade etmeliydin kendini?“ diye sorguya ceker seni birileri. Kimdir bilmezsin o anda, ama yalniz olmadigini bilirsin. Yalniz degilsindir yol alirken...
Bir yerde seni „yalniz birakan“ birilerinin oldugunu bilirsin. Bir yerlerde nefes aldigini, mutlu oldugunu hatta güldügünü… Sonra sen de gülersin belki, güldügüne gülersin. Alay edercesine degil, sevincten gülersin. Böyle de gülmeyi unutturmaz sana bu uzun yol denilen arkadas, böyle de fedakarsindir giderken… Yalniz birakanlara kizamazsin da, belki onlar da yalniz birakilmislardir diye düsünmeden edemezsin. Onlar da uzun bir yol almak zorunda kalmislardir, hatta onlari da terk eden sen olmussundur öyle anlar da. Acaba kac kere uzun bir yolda yürüdüm ben, kac kere terk edenleri terk ettim? Kac kere terk eden olacagim? Oysa bundan aylar, yillar, günler önce sana binlerce sözler yagidirir "yalniz birakanlar"
"Terk eder misin?" sorusuna aldigin cevaplarda bir tek yanilgi bile göremezsin. Kendinden emin konusur gidenler. "Asla" derler, "asla terketmem..." Sonra bir bakmissin, "asla" derken bile gidiyor... Yalnizliklarin diyarina giden, biraktigin kentin insanlari da yol almislar midir diye düsünürsün bir ara. Kim nerede? Nereye gidiyor? Onlar da kaybetmisler midir? Yani ayni istikamete gidiyorsak eger, belki yolda karsilasiriz diye ben,… Uzun bir yol aldim.