Samstag, 21. Mai 2011

Seda Serisinin 3.Bölümü

Seda Serisinin 3.Bölümü cok Yakinda.. Eger Siz diger Bölümlerini okumadiysaniz 1.Bölümü icin Buraya Tiklayin 2.Bölümü icin Buraya Tiklayin.

Freitag, 20. Mai 2011

Tek istedigim Degisiklikti.

Bugün Degismeyi degil de, degismenin ne demek oldugunu düsünmekti yapmak istedigim.. Her gün
kocamla aramizda bir seylerin degismesini beklemek, 'Yeter artik, kendini degistir' demek, ya da
'Degisiklikler yapalim, belki düzeliriz' demekten vazgecmekti istedigim..
Gün gectikce icimizdeki her hücrenin degistigi, aklimizdaki düsüncelerin bile kalici olmayan
bir yasamda, degismeninde cokta zor olmadigina, kisa bir süreligine olsada, inanmakti istedigim..


Fakat beynimde yer etmis olan "Insan yedisinde ne ise, yetmisindede odur" sözü, beni vazgecirdi bu isteklerimden.
Cünkü ben de aldatilmayi kaldiramayan Kadinlardanim. Güclüyüm, ama aniden cökebilenlerdenim. Bunuda gectigimiz
aylarda yasadigim Ask depreminden sonra anladim.. Hayatinizda yapabileceginiz en büyük yanlis, Askinizin sonsuz olmasina inanmaktir.
Ask, sarsintilidir, degisimeye meyillidir her an.. Aniden meydana gelen bir Heyelana benzer.. Kaygandir..
Yine de onca seye ragmen, enkazin altinda kalan Ask parcaciklarimizi kurtarmaya calistim. Evliligimizin temelini yeniden kurmak icin ugrastim.
Ama ne yapsam bostu.. Aldatildiktan sonra, bir daha eskisi gibi olmayacagini anlamaliydim. Degisiklikler aramamaliydim..
Peki bir insan degismek istediginde, kendisinde nesini degistiyor ? Dis görünüsünümü? Yani, insani degistiren kiyafetlermi ?
Ne yazik ki, aramizda bu yöntemi uygulayan insanlarda var.. Tarz degistirmekle, saclarina sekil vermekle,
Kot yerine deri pantolon giyen insanlar, kendilerini degismis olarak görüyorlar. Bazilarida Zamanin ilerlemesiyle,
Hayatta bazi seylerin degismesiyle, kendilerininde degistiklerine inanirlar.. yada inanmak isterler.
Tipki benimde inanmak istedigim gibi. Bende Zamana güvenmistim ilk basta. Zamanla düzeliriz demistim. Ama sonra anladim,
sabah dogup, aksam batan bir günesin, yarinda dogup, batacaginin garantisinin olmadigini.
Sonra bir gün, ortam degistirmenin ise yarabilecegini düsündüm. Önce yasadigimiz yeri degistirdim. Sehiri degistirdim. Etrafimdaki kisi sayisini
azalttim. Evimizi yeniledim. Sonra evi yeni mobilyalarla döseyerek, mobilyalari degistirdim. Koyu renklere elveda deyip, hayatimiza
sadelik gelsin diye, beyaz ve acik renkleri sectim. Evliligimize yeni ümitlerle, yeni hayallerle yaklastim.. Tek istedgim degisiklikti. Ama degismedik, degisemedik nedense..
Bunuda ikinci kez aldatildigimda anladim.. Ask agacindan dökülen yapraklari, yerlerden toplayarak, onlari bir araya getirip, yeniden bir Agaca
benzetmek, sacmalikti zaten. Arada esen sinsi Rüzgarin, Yapraklari yok edebilecegini, unutmamaliydim..
Yillar sonra, degismek icin kurdugum eve girdigimde, artik bazi seylerin degismeyecegini gecde olsa farkettim..
Anladim ki, degismek isterken kendimizi degistirmisiz.. Kalbimizi degistirmisiz.. Eskiden birbirimiz icin atan Kalpler, artik farkli seyler icin atar olmus.
Degismenin ne demek oldugunu, sevmekten vazgectikten sonra anladim...

Yazan: Bir Kalem Bir Kagit

Freitag, 13. Mai 2011

Eninde Sonunda Düsecegim Yer, Hep Ayni Yer

Kimi resim cizdi üzerimde, kimi yazi yazdi, kimi karaladi,
kimi yirtti, kimi kesti, kimi yakti, kimi sakladi..
Her ne kadar farkli amaclarda kullaniliyor olsamda,
eninde sonunda düsecegim yer, hep ayni yer:
Cöp kutusu.

Beni ilk eline aldiginda basit bir kagit parcasi olarak görebilirsin.
Deger vermeyebilirsin. "Dört köseli" deyip gecebilirsin. "Bu ne ya, rengi
bile yok" diyebilirsin. Haklisinda, sana kizmiyorum. Kizmiyorum, cünkü
beni görmek istedigin gibi görüyorsun. Bakmak istedigin gibi bakiyorsun.
Halbuki bilsen icimde nelerin gizli oldugunu, nelerin sakli oldugunu.
Nice güzel sifatlara sahip oldugumu.. Ve sana ne kadar cok benzedigimi
biliyor olsan, belki simdiye Aynanin yerine,coktan bana bakar olurdun..

Evet, her hikayenin, her sarkinin,her dakikanin sonu oldugu
gibi benimde sonum var. Benimde Ömrüm bir yere kadar. Öyle ölümsüz
olanlardan degilim, olamamda. Üzerimde kurdugun her cümleyi ne kadar
özenle yazsanda, yaptigin cizimi "güzel olmadi diye", yüz kere silip,
yeniden yapsanda, bazi seylerin degismeyeceginin bilincinde olursun:
Bir gün elindeki Kagit parcasi sona erecek, yada tamamlanmis olacak.
Sona ermese bile, bir gün Kalemin tükenecek. Eninde sonunda bir sekilde
bitecek yani. Ve bittigi an, geride biraktigin harflerin hic bir önemi,
anlami kalmayacak. Bitti diyeceksin. Ne yazdigin, hangi kalemi kullandigin,
hangi dilde anlattigin kimseyi ilgilendirmeyecek. Zamanla elindeki kagit eskiyecek..
Sürekli silgiyi üzerinde kullandigin icin, Kiristirdigin icin, cirkinlesek ve begenmeyeceksin.
Bunlari simdi önemsiz kilabilirsin, sonucta kullanilan, yipranan basit bir kagit degil mi?
Ama unutma ki, seninde ona benzer yönlerin var.
Yasamin boyunca cok yürüdügün icin, calistigin icin, bazi seylerin ugruna, kendini feda
ettigin icin sende yipranmiyormusun? Sende bazi seyleri ilk deneyiminde yapamadigin icin,
yeniden baslayip, tekrardan yapmiyormusun ? Sende geride anilar birakip, bu dünyadan
göcüp gitmiyormusun ? Yaslaninca, yüzünde kirisikliklar yüzünden cirkinlesmiyormusun?
Evet, bunlari sende yapiyorsun. Ama aramizdaki tek fark, bunlari kendi kendine yapman.
Beni ise insanlar bu hale getiriyor..
Oysa bilseler, ben olmadan, okuldaki cocugun ders calisamayacagini, sairin ve yazarin
Kitap cikaramayacagini, Sarkicinin besteler yapamayacagini, Ressamin resim cizemeyecegini,
evlenen ciftlerin, Dügün davetiyeleri cikartamayacaklarini bilseler, belki bana daha iyi muamele yaparlardi.
Tek tesellim, benim hakkimda "Yeni bir Sayfa acalim" diyenlerin olmasi. En azindan öyle bir lüksüm var.
Sana "Hadi seni bastan yapalim" deseler, yapamazlar mesela. Bu yüzden, sen kendi Hikayeni yazarken, kurdugun
cümlelere dikkat et, cünkü sana ikinci sansi tanimiyorlar


Simdi benimde Sonum geldi sayilir. Bitisim nasil olur bilmiyorum, hic bir fikrim yok. Yirtilabilirim,
atese atilabilirim, cöpe atilabilirim, yada ortadan katlanarak, saklanabilirim de. Belki okunduktan sonra
degerimde kalmaz, en fazla son sözler akillarda kalir. Oda belki..

Sonntag, 1. Mai 2011

Önüme gelen ilk banka oturdum

Eger bu Yazının ilk Bölümünü okumadıysanız, Buraya Tıklayın         
Hani bir Ask kaybettikten sonra
anında yeni bir Ask bulursunuz ya.
Iste bende yenisini buldugumu zannetmistim...

Herkes gibi bende Keremle olanlardan sonra kendimi kisa süre
icerisinde toparlamaya calistim. O gün Kerem beni terk ettikten sonra aninda Cafeden ayrildim. Hesapta Keremin ikiz kardesine kaldi.
Ödesin canim banane ! Zaten ne geldiyse basima onun yüzünden geldi.
Neyse ki Cafeden ciktiktan sonra, bildigim en yakin parka gittim.
Hava günesli oldugu icin ve sinirimi üzerimden atmak icin,
önüme gelen ilk banka oturdum.'Oh be! Hata sendeydi zaten Seda. Kim dedi sana, git Cafeye otur diye?
Gel parka, otur nerde oturuyorsan. Kerem gider Ahmet gelir. Ahmet gider Hüseyin gelir.
Olmadi Hüseyinin ikizi gelir dimi ama ?'diyerek, kendi kendimi teselli etmeye calisiyordum.
Madem keyfim yerine geldi, kiz arkadasim Damlayi aradim.
- Alo Damla ?
- Efendim ?
- Kiz sizin evin oradaki Parktayim, gel de biraz oturalim ne zamandir görüsmüyorduk.
- Ya bilmiyorum ki, aslinda ben ders calismayi düsünüyordum..
Görende Damlayi sabah aksam ders calisiyor, inegin önde gideni sanacak! Lisedeyken kac zayifi vardi
hatirlamiyorum.
- Ne dersi bu saatte. Gel iste, mis gibi hava.
- Ama simdi sacim basim daginik, bosver ben gelmeyim yaa.
 Lan damla, senin o Saclarina Kuslar pislesin ! Bir Mankenligin eksikti. Sanki Kiza Podyuma cik diyoruz. Alt tarafi Parka gel dedim.
- Gel bekliyorum.
-Tamam.

Aradan 15 dakika gecti ve Damla yanima geldi. Gelirken getirdigi cekirdekleri, bir yandan citliyor,
diger yandan lafliyoruz. Biz sohbet ederken, karsida oturan bir Gencin bana baktigini farkettim.
Ne yaklisikli cocuk ama ! Boy desen var. Kasi, gözü desen var. Tamam bunlar her insanda var ama, bu
Cocuk insan degil ki, best topmodel resmen. "Damla su cocuga baksana bi" dedim.
"Baktim n'olmus?" Elinin körü olmus Damla ! O kadar ders calisiyorsun, iyi bir meslegin olsun istiyorsun
ama, bu beyinle bir halt olamazsin sen. "Ya görmüyor musun, bana bakip duruyor iste"dedim.
"Hakkaten mi ? Aa bak görüyor musun, sana saatini gösteriyor. Herhalde bulusmak istiyor ve sana kacta müsait oldugunu soruyor." Evet, Damla hakli olabilir. "Ay Seda, simdide Telefon numarani istiyor. Baksana,
telefonunu gösterip kulagina tutuyor." Gercektende öyle, bana resmen gel beni ara diyor. Bulusalim diyor.
'Seda! Bu cocuk bize dogru geliyor, hadi hemen kacalim!" Damla seni Yamyamlar kacirsin e mi! Ben Hayatimda böyle gerizekali bir Kiz görmedim ya. Cocuk ayagima geliyor, bu tutturmus kacalim diyor, nasil Yillardir hala Arkadasiz, anlamiyorum. Delikanli iyice yaklasti bize. Sabah Cafedeki olanlari aninda unuttum,
hatta neredeyse aklimi bile unutacagim, o derece heyecanliyim.Yanimiza geldi.. Ama gelmez olaydi...
"Hello! Sorry I'm a tourist and I'm really late. I want call my brother. Can I use your mobile phone?"
demez mi ? Keske oracikta ölseydim ! Keske parka gelmeseydimde, duymasaydim o lanet olasi herifin
ingilizcesini. Madem yabanciydin, ne diye beni ümitlendirip, saatini, telefonunu gösteriyorsun ha ?
Insan gelir direk sorar, ama sen insan degilsin ki, hatta topmodel bile degilsin. Yok really latemiste, yok efendim, Can I use your telefonmusta.Iyi olmus canima degsin ! Simdi sana telefonumu verirmiyim hic. Nereye gec kaliyorsan kal, cokta umrumdaydi. Bir de bunun ingilizce söylemesi var dimi ? Ama ilk okuldan bu yana bildigim tek ingilizce "Mrs. Brown" dir.Kala kala bu mu aklinda kaldi dediginizi duyar gibiyim? Nasil yillarca, Ögretmen sinifa girdiginde, hepimiz koro halinde "Good Morning Mrs Brown" dedik bende bilmiyorum acikcasi. Zaten Ingilizceyi cikaraninda, Allah belasini versin! Mrs Brown nedir abi ya, Türk isimlerin suyumu cikti?
"Sorry but we have not a mobile phone too." diyen Damlayi duydum. Canim damlam, zeki Damlam, nasilda ingilizce konusuyorsun sen öyle. Zeka küpü masallah ! Vallahi bak, sen ilerde cok iyi yerlere gelirsin.O öyle dedikten sonra, Ingiliz Malıda gitti zaten. Ingiliz gider, Fransiz gelir. Kerem gider, Ahmet gelir, olmadı...Neyse ya, siz en iyisi gelmeyin.