Samstag, 17. November 2012

Bir varmis, bir yokmus...


Bir varmis bir yokmus… hep böyle baslar ya bildigimiz bütün masallar. Hani yatmadan önce babalarimizin ya da annelerimizin (evet, megerse babalarimiz ve annelerimiz ayniymis bende yeni ögrendim yeminle! Bir de suan bu yaziyi kac kisi okudugunu düsünürsek, evrende bilmedigim bir sürü kardeslerim varmis benim. Bir tek benim degil ha, senin de var. Senin de, senin de, senin de! Hepimiz kardesiz lan.) bizlere anlatirken seslerinin kulaklarimizda birakan tinisinda kayboldugumuz o masallardan bahsediyorum. Bir cogunu hic unutmasam da, neden garipsemedigimi kendime sormuyor degilim. Sonucta neredeyse hepsinin icerigi absürd ve ucuk karakterlerle dolu! Olsun, ama yine de sevdik hepimiz onlari. Kirmizi baslikli kizi, Rapunzel (Hatta Rapunzeli bir baska sevdim ben. Cok emek vermis kizcagiz, bizim icin o kadar sacini uzatmis. Bunu „sacimi süpürge ettim senin icin“ derken görmek isterdim.),  Kül kedisi, Pamuk prenses ve saz arkadaslarini (Pamuk prenses ve yedi cüceler evet, ama saz arkadaslari da olabilirlerdi bence sadece masalda bahsetmemisler bundan. O yüzden yedi cüceler denmis. Gereksiz detay olarak görmüsler saz calan garibim cüceleri, ama bir de olayin pedagojik tarafindan bakarsak eger, cok önemli bir detay olabilirdi. Bir cok cocugu saz calmaya sevkedebilirlerdi dimi ama! Ah ulan ah, bir de Neset Ertas’tan, ne biliyim Arif Sag’dan bir türkü söylerken görmeliydik onlari.) Iste bu masallar hepimizin hayatinda yer edinmisler. Simdi ki aklim olsaydi, masali dinlerken ilk önce bildigimiz klasik cümlelerin icerigine yönelik sorular sorardim. „Bir varmis bir yokmus…“ Eger cocuklar bu cümlenin ne anlama geldigine odaklanma kapasitesine sahip olsalarda, masal artik kabusa dönüsebilirdi. Bu nasil bir baslangic ya? „Bir varmis bir yokmus…“ Varmis da neden yok olmus? Yoksa var da biz mi görmedik? Ya da hic olmadi ama bize var olduklari söyleniliyor? Bir yoksa, demek ki sifirdan sonra iki geliyor? Hangisi dogru bunlarin arkadas! Iste bu tür sorularla iyi ki karsilasmamis ebeveynlerimiz diye seviniyorum suanda. Bir de bunun devami var, hani cogu zaman masal anlatirken unuttugumuz tekerleme. „Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken…“  Bir varmis bir yokmus’un anlamsizligi yetmiyormus gibi, bir de hizla söyledikleri bu tekerleme var. Kimisi uzun versiyonunu söyler, kimisi kisa. Ama öyle bi hizli söylerler ki, zaten ne dediklerini anlayamazsin. Bir de masallarla cocuklari hayata alistirmak istediklerini, onlara kolay bir dilde hayatin icinde iyilikler ve kötülükler oldugunu anlatmak istediklerini söylerler… Ama gel gör ki ilk cümlede ele veriyorsun kendini! Hadi diyelim biz türkler her konuda farkliyiz, masallarimizin baslangiclari da farkli olduklarini varsayalim. Peki Ingilizce versiyonuna ne demeliyiz? „Once upon a time…“ Evet, aslinda bir varmis bir yokmus cümlesiyle esdegerdir, fakat siradan bir ceviri yapacak olursak, bu cümle “Bir Zamanlar…” anlamina gelir. Bir zamanlar… Bir zaman da degil, bir zamanlar! Isin yoksa zamanlarin nasil bir olabildiklerini anlat cocuga. Peki Almanca’sina ne demeli? Ya da Fransizca’sina? 
Evet sevgili okurlarim, masal dedigimiz sey cok karmasikmis. Hele Kirmizi baslikli kiz’in ormandan gecmesi daha da karmasik. Kizim dogru düzgün yoldan gitsene, ne diye gidip ormanlarda geziniyorsun Hayir, senin yüzünden cocuklarimizi ormanda arayacagiz! Saka bir yana, siz yine de anlatin cocuklariniza ne de olsa soru sormadan kuzu kuzu dinliyorlar. Ohh mis…
                                                                                                                

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen