Bir varmis bir yokmus… hep böyle baslar ya bildigimiz bütün
masallar. Hani yatmadan önce babalarimizin ya da annelerimizin (evet, megerse
babalarimiz ve annelerimiz ayniymis bende yeni ögrendim yeminle! Bir de suan bu
yaziyi kac kisi okudugunu düsünürsek, evrende bilmedigim bir sürü kardeslerim
varmis benim. Bir tek benim degil ha, senin de var. Senin de, senin de, senin
de! Hepimiz kardesiz lan.) bizlere anlatirken seslerinin kulaklarimizda birakan
tinisinda kayboldugumuz o masallardan bahsediyorum. Bir cogunu hic unutmasam
da, neden garipsemedigimi kendime sormuyor degilim. Sonucta neredeyse hepsinin
icerigi absürd ve ucuk karakterlerle dolu! Olsun, ama yine de sevdik hepimiz
onlari. Kirmizi baslikli kizi, Rapunzel (Hatta Rapunzeli bir baska sevdim ben.
Cok emek vermis kizcagiz, bizim icin o kadar sacini uzatmis. Bunu „sacimi süpürge
ettim senin icin“ derken görmek isterdim.), Kül kedisi, Pamuk prenses ve saz arkadaslarini
(Pamuk prenses ve yedi cüceler evet, ama saz arkadaslari da olabilirlerdi bence
sadece masalda bahsetmemisler bundan. O yüzden yedi cüceler denmis. Gereksiz
detay olarak görmüsler saz calan garibim cüceleri, ama bir de olayin pedagojik
tarafindan bakarsak eger, cok önemli bir detay olabilirdi. Bir cok cocugu saz
calmaya sevkedebilirlerdi dimi ama! Ah ulan ah, bir de Neset Ertas’tan, ne
biliyim Arif Sag’dan bir türkü söylerken görmeliydik onlari.) Iste bu masallar
hepimizin hayatinda yer edinmisler. Simdi ki aklim olsaydi, masali dinlerken
ilk önce bildigimiz klasik cümlelerin icerigine yönelik sorular sorardim. „Bir
varmis bir yokmus…“ Eger cocuklar bu cümlenin ne anlama geldigine odaklanma
kapasitesine sahip olsalarda, masal artik kabusa dönüsebilirdi. Bu nasil bir
baslangic ya? „Bir varmis bir yokmus…“ Varmis da neden yok olmus? Yoksa var da
biz mi görmedik? Ya da hic olmadi ama bize var olduklari söyleniliyor? Bir yoksa, demek ki sifirdan sonra iki geliyor? Hangisi
dogru bunlarin arkadas! Iste bu tür sorularla iyi ki karsilasmamis ebeveynlerimiz
diye seviniyorum suanda. Bir de bunun devami var, hani cogu zaman masal
anlatirken unuttugumuz tekerleme. „Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer
tellal iken…“ Bir varmis bir yokmus’un
anlamsizligi yetmiyormus gibi, bir de hizla söyledikleri bu tekerleme var.
Kimisi uzun versiyonunu söyler, kimisi kisa. Ama öyle bi hizli söylerler ki,
zaten ne dediklerini anlayamazsin. Bir de masallarla cocuklari hayata
alistirmak istediklerini, onlara kolay bir dilde hayatin icinde iyilikler ve
kötülükler oldugunu anlatmak istediklerini söylerler… Ama gel gör ki ilk
cümlede ele veriyorsun kendini! Hadi diyelim biz türkler her konuda farkliyiz,
masallarimizin baslangiclari da farkli olduklarini varsayalim. Peki Ingilizce
versiyonuna ne demeliyiz? „Once upon a time…“ Evet, aslinda bir varmis bir
yokmus cümlesiyle esdegerdir, fakat siradan bir ceviri yapacak olursak, bu
cümle “Bir Zamanlar…” anlamina gelir. Bir zamanlar… Bir zaman da degil, bir
zamanlar! Isin yoksa zamanlarin nasil bir olabildiklerini anlat cocuga. Peki Almanca’sina
ne demeli? Ya da Fransizca’sina?
Evet sevgili okurlarim, masal dedigimiz sey cok karmasikmis.
Hele Kirmizi baslikli kiz’in ormandan gecmesi daha da karmasik. Kizim dogru
düzgün yoldan gitsene, ne diye gidip ormanlarda geziniyorsun Hayir, senin yüzünden cocuklarimizi ormanda arayacagiz! Saka bir yana,
siz yine de anlatin cocuklariniza ne de olsa soru sormadan kuzu kuzu
dinliyorlar. Ohh mis…
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen